İskoçya Kraliçesi Mary Filmine Dair

İskoçya Kraliçesi Mary Filmine Dair
İskoçya Kraliçesi Mary Filmine Dair
İskoçya Kraliçesi Mary Filmine Dair

İskoçya Kraliçesi Mary filmi Türkiye’de çok az süre vizyonda kaldı. Muhtemelen gişede de fazla iş yapmadı. Az sayıda salonda gösterilmesi de buna delalet ediyor. Türkiye’de beklendiği kadar da akisleri olmadı. Bırakın sinema seyircisini, sinema eleştirmenlerini bile yeterince heyecanlandırmadı. Ciddi takip edip filmi hakikaten seyredenler de bu “kadın kadına” tarihi mücadele filmi hakkındaki tenkitlerini kalemlerinden esirgemediler.

Bu film aslında Kraliçe Elizabeth filminin bir devamı mahiyetinde. Ama tarihi bu sefer geri alarak devam ediyor.

İngiltere yeni bir tarih anlatısı mı dayatıyor yoksa tarihiyle mi hesaplaşıyor; bunu kestirmek güç. Ama şu bir gerçek ki bu film ve diziler nedeniyle İngiltere her dönem ne kadar da güçlü bir devletmiş düşüncesiyle yoğurulup duruyoruz” diyor SABAH Gazetesinden Olkan ÖZYURT. Mamafih, filmin genel gidişatı hiç de güçlü bir İngiltere portresi çizmiyor.

Filme dair yazılanlar genellikle oyuncuların performansları üzerine kurulu. Mesela Atilla DORSAY, “kadın yönetmen Josie Rourke, tiyatrodaki başarılarından sonra ilk kez denediği sinemada gayet iyi bir sonuç almış. John Guy imzalı Queen of Scots: The True Life of Mary Stuart kitabının sanırım hakkını vermiş” yorumunu yapıyor ve ekliyor: “ABD doğumlu, İrlanda’da büyümüş oyuncu Saoirse Ronan, Mary’de olağanüstü. Margot Robbie de Elizabeth karakerinde kendisini kabul ettiriyor. Hele o çiçek hastalığına yakalandığı sahnelerde... Sonuç olarak özellikle tarih ve biyografi sevenler için kaçırılmaz bir film. Kadın seyircinin de erkeklerden daha çok seveceği söylenebilir.” Püf noktası da son cümle. Bu film aslında kadın seyirciler için birebir. Ancak onlar da filme gereken ilgiyi göstermediler anlaşılan.

Film Türk seyirciler için anlaması ve takip etmesi son derece zor unsurlar ve bilgi birikimi içeriyor. İngiliz Tarihi, Avrupa Tarihi, Hristiyanlık, Protestanlık, Katoliklik, Feodalizm, Avrupa veraset sistemi, Dükler, Kontlar …

Bu kadar bilgisizlik içinde olan biteni filmin akışı içinde takip etmek o kadar zor ki. Yönetmen bu ilk film denemesinde adeta bir aksiyon filmi çekme hevesinde. Kimin kim olduğu, neyin neyle başlayıp bittiği, süratli akış içinde birbirine karışmış. Bizdeki Fatih filminin 5 saat üzerinden çekilip 3 saate indirilince sahnelerin lime lime kopmasına benzemiş.

Harp sahneleri bile kimin nasıl kaybedip nasıl kazanıldığını anlatmaktan uzak, daracık mekanlarda sıkışıp kalmış. İç mekanlar bomboş, kuru şatolarda çekilmiş bir havada. Taş döşemelerde kuru taburelerde oturulan saraylar resmediliyor. Ne doğru dürüst bir taht ne bir sergi ne obje var İngiliz ve İskoç saraylarında.

Film, genel hatlarıyla “Kostüm Tasarımı” ile “En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı” dallarında Oscar’a aday. İşte hepsi bu. Bu haliyle daha fazlasını bekleyemeyiz zaten. Bu film İngiliz tarihini ayağa kaldırmaktan çok uzak bir deneme.

En canalıcı tenkidi Evrensel Gazetesinden Şenay AYDEMİR’den okuyalım: “Hayal kırıklığı yaratan “İskoçya Kraliçesi Mary” filminin hem yapısal hem de tarihsel sıkıntıları var. Taht kavgaları birbiri ardına gelip bunun tarihsel arka planı teatral mizansenlerle kurulurken, Mary’nin bütün bu hengâme içindeki savruluşu da derinleşemiyor. Son yılların en yetenekli kadın oyuncularından Saoirse Ronan’ın performansı da yeterli olmuyor. Tarihe mal olmuş iki kadının dünyasına dair bir filmin bir kadın yönetmene emanet edilmesi doğru bir karar. Filmin yönetmeni sahne tasarımı ve sanat yönetmenliğinden gelen daha önce hiç film çekmemiş Josie Rourke ki, filmin en güçlü tarafı tasarımları. Ama mizansen kurmak, kadraj oluşturmak, karakterleri derinleştirmek başka türlü bir maharet istiyor”.

Bir diğer tenkit de Birgün Gazetesinden “Tarih Dersinden Zayıf Not” başlığıyla Nil Kural’dan: “Josie Rourke, bu ilk filminde Saoirse Ronan ve Margot Robbie gibi iki güçlü oyuncunun varlığına rağmen bir odak bulamıyor. Bu iki güçlü kadın arasındaki rekabeti, Mary’i azizeleştirme eğilimi nedeniyle anlatamıyor. Filmin dağınık kurgusu olaylarla ilgili heyecan veren bir seyre izin vermiyor”.

Bu arada, film İngiltere-İskoçya arasında sıkışıp kalmış. Halbuki Mary, bir Katolik olarak İspanyol kralı II. Felipe'nin de umuduydu. VIII. Henry zamanında İngiltere Papalıktan koparak Anglikan kilisesi kurmuş ve Hristiyan dünyası içinde ayrılığı derinleştirmişti. Zaten yayılmayı sürdüren Calvinizm ve Protestanlık Engizisyonlarla zor zaptediliyordu. Mary idam edilince, Felipe, literatürde “Yenilmez Armada” adıyla geçen bir donanma gönderdi. Kuzeyin Türk'ü dedikleri Elizabeth'i tahttan indirecekti. Ama bu donanmadaki gemilerin yarısı fırtınada Manş denizinde battı. Sene 1588. Elizabeth bu olaylar devam ederken 1583'de Osmanlı padişahı III. Murad'dan kapitülasyon almayı başarmıştı. Bu sayede Akdeniz'e girerek ticaret yapmaya başladılar. Elizabeth’in Mary’i idam ettirirken, arkasında güvendiği Osmanlı Padişahının diplomatik ve ticari desteği vardı. Artık İngiliz gemileri rahatça Akdeniz’e girip ticarete başlamışlardı bile. Tabii filmde Osmanlı hiçbir şekilde geçmez. Elizabeth’in III. Murad'a yazdığı ve Felipe’ye karşı ısrarla yardım istediği mektup ise "Your Mistress" ibaresiyle başlıyordu.

Her ne ise, “tarihi olayların neresi doğru anlatılmış ki burası doğru olsun” diyebiliriz. Bizdeki Muhteşem Yüzyıl kıvamında bir kurguyla seyirciyi çekecek mizansenler, “Mary” filmini buraya kadar getirebiliyor. Kostüm ve Makyaj Oscarlarını alsa dahi, filmin şaheserler arasında yer alamayacağı kesin.

Yazan: Bülent ARI

 

İSKOÇYA KRALİÇESİ MARY
ORİJİNAL ADI: Mary Queen of Scots
YÖNETMEN: Josie Rourke
OYUNCULAR: Saoirse Ronan, Margot Robbie, Jack Lowden, Joe Alwyn, David Tennant, Guy Pearce, Gemma Chan
YAPIM: 2018 ABD, İngiltere