Sahaf Etem Coşkun’u Yâdederken

Sahaf Etem Coşkun’u Yâdederken
Ethem Çoşkun

Etem Bey bize sahaflığı sevdirmişti. Master ve doktora talebeliğimiz sırasında ders çıkışlarında ve hafta sonlarında uğrak yerlerimizdi sahaflar. Bu mekanlarda devrin hocalarına rastlardık. Çay yudumlarken bir taraftan da hasır tabure üzerinde ellerine aldıkları kitapları incelerlerdi. Kapı ağzında kitaplara dair müzakerelere kulak misafiri olurduk.  Çoğu zaman bu sohbetlere katılamadım maalesef. İçerideki ağır eski kitap kokusuna karışmış kesif sigara dumanı yüzünden raflara hızlıca bakıp çıkardım. Bazı dükkanlar zaten çok küçük olduğundan birkaç yeni müşteri gelince sakin bir zamanda uğramak üzere ayrılırdım. Bazı sahaflar ise müşteriyle fazlaca ilgilenmediğinden, gözümüze çarpan ve fiyatı makul kitap bulursam alırdım.

Etem beyin Ankara Adil Han’daki dükkânı ise farklıydı. Hemen merdiven ağzında olduğundan daha aydınlık ve daha ferahtı. Kendisi memuriyetten geldiği için kitaplar raflarda konularına göre intizamla sıralanmıştı. Çoğunun üzerinde de fiyatları yazılıydı. Kısa sürede yüzlerce kitabı gözden geçirmek mümkündü. Sürekli kitap aldığımızdan, talebe bütçemize ve ehemmiyet sırasına göre alışveriş yapardık.

Etem beyin dükkanında daha fazla vakit geçirme imkânı olurdu. Ders kitapları satmadığından ve liseliler gelmediğinden, içerisi pek kalabalık olmazdı. Rafları birer birer inceler, bakarken muhteviyatı hakkında da bilgi alırdık kendisinden. Zaten biz sormasak da bir kitaba fazla takıldığımızı görürse yavaş yavaş anlatmaya başlardı. 2 kitap almışsak 10 kitap hakkında da ayaküstü kitâbiyat semineri alıp giderdik. Derste öğrendiklerimiz kadar sahaflardaki müzakereler çok önemlidir. Sahip olduğumuz bilgi birikiminde Etem beyin üzerimizde çok hakkı var.

Güler yüzle tane tane anlatırdı sorduğumuz kitapları. Fiyatı pahalı gelenlerin gerekçesini de hiç yüksünmeden sıralardı tek tek. Kitap alsak da almasak da çay ikram etmeden bırakmazdı dükkanından.

Ahmet ÖZCAN’ın Pazar günleri düzenlediği kitap müzayedesinde Etem beyin münâdiliği sırasında da çok şey öğrendik. Hiç okumadığımız halde hakkında epeyce malumatımız olan kitaplar var. Ali Birinci hocamızın müdahaleleriyle başlı başına bir akademi hüviyeti kazanırdı birkaç saat süren o müzayedeler.

Vefatının ardından (o zamanlar yine sahaflıkla iştigal eden) Ahmet ÖZCAN’ın himmeti ve oğlu Cantürk’ün gayretiyle hazırlanan “Bir Sahaf Öldü Diyeler” kitabı çok şey anlatıyor. Kendisi üniversite mensubu olmamakla birlikte Etem beyin Akademik çevrelerin kalplerinde nasıl yer ettiğini görmek bakımından mutlaka okunmalı. Bilhassa genç araştırmacılara insanlık ve hayat dersi onun hayatı. Rahmet ve hürmetle yâdediyoruz.

Bülent ARI