Silahları konu etmek ne kadar doğru?

Silahları konu etmek ne kadar doğru?

Sevgili dostlar

Çok düşündük, silahlar ile ilgili bir şeyler yazmadan evvel. Aslında hoş bir konu değil, ama hikaye ve örnekler romantik ve simgesel. Biz uluslararası piyasalarda ve ülkemizdeki eski kitap, efemera, obje yani koleksiyonluk ve müzelik malzemelerin satış şekillerini koşullarını inceleyip karşılaştırmayı seviyoruz. Öğretici ve eğlenceli buluyoruz. Bazen sinirimize dokunan hikayeler ve gerçekler de ortaya çıkıyor ama... 

"Fransız şairi Paul Verlaine(1844-1896), 1873 yılında bir yaz günü, sevgilisi (çok afedersiniz!) şair Arthur Rimbaud (1854-1893) ile Brüksel'de bir otel odasında buluşur. Planı cebindeki silah ile Rimbaud'yu öldürüp intihar etmektir, ancak şairlik ile silahşorluk pek uygun meslekler değildir. Yüzüne gözüne bulaştırır. Genç şairi kolundan yaralar, duvardan seken kurşun ile. Tutuklanır ve iki yıl taş ocaklarında çalışmaya mahkum olur. Rimbaud ise köyüne annesinin yanına döner." Daha fazla detaya girmiyoruz şimdilik.

1995 yılında Total Eclipse (Turkunun Şairleri) isimli filmi çevrildikten sonra; (ki Oskar'lı Leonardo DiCaprio bu filmde Arthur Rimbaud rolündedir) Belçika'lı silah koleksiyoneri bir zat elindeki silahlardan birinin bahsi geçen pistol ile aynı marka ve model olduğunu hissine kapılır. Belçika Kraliyet Askeri Müzesi'ne başvurduğunda, sadece aynı model olmadığını, üstüne üstlük adli kayıtlara göre seri numarası sayesinde bu olayda kullanılan silahın ta kendisi olduğunu öğrenir. Buraya kadar biraz şaşırtıcı, ve sinir bozucu bir hikaye. 2016 yılında bu silah Paris'te 435,000 Avroya satıldı.

Benzer bir iki örnek daha verelim. Mesela yakın zamandan bir haber: Charles Dickens'ın bir ergenlik fotografı bulundu Güney Afrika'da. Konudaki son gelişmeyi aktaralım: Charles Dickens müzesi bu fotografı müzayede girmeden alabilmek için 250,000 dolarlık bir anlaşma zemini arıyor imiş. 

Aşağıda iki fotograf var. Biri Çanakkale cephesinde çekilmiş 29 x 37 boyutlarında bir siper, diğeri de 9 Mayıs 1914 yılında Beyruttan Kahire'ye yapılmış olan uçuşun sonrasında. Çanakkale cephesi ile ilgili fazla bir şey söylemeye gerek yok, ancak bu tayyare ve uçuşun hikayesi çok ilginç.

Önümüzdeki Pazar günü bu fotografların ne fiyatlara ulaşacağı da merak konusu. 

 

Çanakkale cephe fotografını incelemek için lütfen tıklayınız

İstanbul Müzayede'de 1015 lot numaralı fotograf ile ilgili bilgi için tıklayınız

Adam olacak çocuk köşesi

Geçen haftalarda kitap karşılığı rehin bırakılan çocuk şakası hem beğeni kazandı, hem de bir gençlik köşesi için bize fikir verdi. Adam olacak çocuk köşesinin ilk elemanı üç bün bilgisayar ve tablet yasağı almış bir kerata!

 

 

SEYFETTİN ÜNLÜ

Yazmadan Baskıya

MUALLİM-İ EVVEL ARİSTO OLMADAN

EKSİK KALIR KİTAPLAR

Nisan başında Twitter ortamında @Britishlibrary etiketlemesiyle bir haber paylaşılmıştı. Paylaşımda Aristoteles imzası içeren bir çömlek parçasından bahsediliyordu. Milattan önce 272 yılında Aristo’nun 60 drahmi vergi ödemek için onay verdiği bir buluntu idi söz konusu olan. İster yazma ister basma bir kitap koleksiyonunuz varsa, içinde mutkala kıyısından köşesinden Aristo’ya dokunan kitap da vardır mutlaka.

Aristo bizim geleneğimizde Muallim-i evvel olarak addedilir. Aristo’nun bilgi dünyası Sokrat’tan Eflatun’a ve oradan da kendisine intikal eden klasik bir zincirdir. Yazmadan basmaya konumuz her daim kitap olunca önceki medrese yazmaları geleneğinde Aristo düşüncesine yapılan yorumların oluşturduğu yazma eserler nerede ise tek başına bir  kitaplık kadardır. Bunlarında başında İsagoci adını taşına mantık kitapları gelir. Zaten yunanca εισαγωγή/eisagoge giriş anlamındadır.

Medresede bilgiye giden yol düşünmeyi öğrenmekten geçer. Bunun da birinci basamağı mantık bilimi olduğundan, Aristo’nun Topika başta olmak üzere bazı eserlerinden yapılan çıkarımlar, eski medrese dünyasında oldukça sıkı metinlere dönüşmüştür. Bunca öneme rağmen, en ucuz yazma eserler mantık  ve medrese yazmalarıdır. Buna evvelce değinmiş idik. Yukarıda bahsettiğim @Britislibrary paylaşımı ise, çok güzel düşünülmüş 1 Nisan şakasından başka birşey değildi. Çünkü Milattan önce 384-322 yılları arasında yaşamış koca Aristo; paylaşımdaki tarihe göre  vefatından neredeyse 50 sene sonra imzalamış oluyordu belgeyi!. Bu şaka vesilesiyle Aristo’yu hatırlayınca koleksiyonumda Muallim-i Evvel’e ait eseri raftan alıp, tozunu sildim. Üzerinde 1557 tarihi ve o zaman ki sahibi G.K inisiyali yer alan kitap, Aristo’nun 1554 yılında basılan Fizika ve Meterolojika eserleri. Metal kilitleri ile kabartma ortaçağ cildindeki ihtişam ile, Umberto Eco üstadın Gülün Adı romanındaki Manastır kütüphanesi kitaplarına benziyor. Latince okuyamasak da karşımıza alıp seyrediyoruz işte. Hoş, zaten koleksiyon kitapları sadece okunmak için değildir ki.

Yazımızı bitirirken diğer muallimleri de yazmadan olmaz.

Efendim klasik gelenek zinciri içinde Muallim-i Sani (ikinci öğretmen) en büyük Aristo yorumcusu konumundaki Farabi’dir. Muallim-i Salis yani üçüncü öğretmen de başlıbaşına bir ahlak kuramcısı İbn Miskeveyh’dir. Üçüncüden sonra öğretmenler çoğalmış olacak ki kaynaklar isimlendirmeyi bırakmışlar.

(Birinci görsel: Şakaya konu olan British Library çömlek parçası. İkinci Görsel: Kitaplığımdaki Aristo.)

Hamiş: Üç Muallimden üç vecize:

* “En büyük suçlar, gerekli olanı değil de, fazla olanı elde etmek için işlenir.”Aristo

*”Uzun konuşanı kısa dinlemek lazım.” Farabi

*”Senin kendisine tanıdığın şerefi sana tanımayan kimse ile sohbette hayır yoktur.” ibn Miskeveyh

 

Entelist sitesini bir tıklayarak neler olduğunu hala merak etmediyseniz

 

 

Zehirli Kitaplar

Umberto Eco’nun Gülün Adı romanını okuyanlar bilir. Kitapta Aristotle’ın kitabının sayfalarına bir rahip zehir sürer. Böylelikle kitabı okurken parmağını yalayıp sayfayı çevirenler zehirlenip ölür. Tabii kurgu içerisinde hepimize keyif verse de gerçekte zehirli kitap olma ihtimalini çok düşük görürüz. Ancak Danimarka’daki The University of Southern Denmark'ın kütüphanesinde üç tane yazmanın zehirli olduğu tespit edilmiş. Tabii kütüphanecilerin kitapları araştırmasının ardındaki neden Eco’nun kurgusundaki kadar entrikalı değil. Daha önceki yazılarda da bahsettiğimiz gibi Orta Çağ ve Erken Modern yazmalarında sık sık rastlanan durumlardan bir tanesi; daha önceden yazılmış, kullanılmayan eserler yeni yazılan yazmalarda cilt olarak kullanılmıştır. Kütüphanecilerin araştırdığı üç kitabın da cildinde Latince eserlerden parçalar varmış. Ancak metinlerin üzerindeki yeşil boya harfleri seçmeyi zorlaştırdığı için metinler okunamamış. Onlar da ciltlerdeki metinlerin muhteviyatı öğrenmek için yazmaları X-ray laboratuvarında incelemeye almışlar. Analizin sonucunda yeşil pigmentin, dünyanın en ölümcül zehirlerinden arsenik olduğunu öğrenmişler. Paris Green olarak bilinen bu yeşil pigment, arseniğin zararlı öğrenilmeden önce 19. yüzyılda Avrupa’da çeşitli alanlarda kullanılmış. Tablolarında canlı yeşil rengi yakalamak isteyen empresyonist ve post-empresyonist ressamlardan tutun kıyafetlere, kitap ciltlerine kadar her alanda Paris Yeşili kullanılmış. 19. Yüzyılın ikinci yarısında pigmentin zararları öğrenilince kullanımı sınırlandırılmış. Kütüphaneciler bu kitaplardaki yeşil boyanın estetik amaçlardan ziyade kitapları haşerelere karşı korumak için kullanıldığını düşünüyorlar. Üç kitabı da herkesin ulaşamayacağı ayrı bir yere kaldıran kütüphaneciler her birini ayrı kutuya koyup uyarı yazısıyla da etiketlemişler. Bu keşif gösteriyor ki, kütüphaneler ve kitaplarla ilgilenenler her türlü sürprize açık olmalı. 

Bu bölüm Sümeyye Topkara tarafından...

 

 

 

Haftanın şiiri, ama Rimbaud yazmamış

 

 

Reklamlar:

 

İstanbul Müzayede 55. 56. katalogunun tüm lotlarını incelemek için lütfen tıklayınız

 

Kafa Tası. Nazım Hikmet [Ran]. İstanbul: Semih Lütfü Suhulet Kütüphanesi, 1932. İlk Baskı. 103 s., 20 x 13.5 cm. Orijinal bez cildinde.

 

 

George Orwell. 1984. Çevirenler: V. Turhan - S. Tonguç. İstanbul: Işık Kitapları, 1958. 250 s., 16 x 11 cm. Katon Kapaklı Orijinal Hali ile. Türkiye İlk Baskı. Ön kapağı yıpranmış ve hafif yorgun kopya.

 

Hayalet yapılar. Bu yapılar bir zamanlar İstanbul'daydı, ya yıkılmasalardı? = Ghost buildings. These buildings once stood in Istanbul, what if they still existed? Editör: Cem Kozar, Işıl Ünal Pattu. İstanbul: İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, 2011. 189, [1] s., renkli ve s/b resimli. 29x23 cm. Türkçe ve İngilizce. Karton kapaklı orijinal hali ile. Çok temiz.

Çankaya Müzayede'nin yeni sitesini incelemek için lütfen tıklayınız.

Eğer Buraya kadar okudunuz ise:

Sevgili dostlar yine bir iki küçük notumuz var.

Öncelikle geçen hafta neredeyse tüm Bülten'i Sümeyye kardeşimiz hazırladı. Yani Saatler Enstitüsü uzmanı Seçkin beyin planları kısmen de olsa gerçekleşti. Zaten bu hafta da sesi çıkmadı; belli ki bir afiş ve/veya hikaye peşinde! 

Sevinçliyiz, Dantel Bülten'e gerek yok her an bırakıp gezinip gelebiliriz yani. aşağıdakiler gibi bir şeyler bulmak amacı ile.

Her zaman hata yapma ihtimalimiz var, bilgi ve usul olarak. Hoşgörünüze sığınmak boynumuzun borcu! Ancak asla politika ve tartışma ortamında bulunmak kat'iyen arzu etmiyoruz. Her türlü uyarı ve takdir mesajı bizi sevindiriyor. Mesela Hatice Kaymakçı hanımın mesajı bizi pek sevindirdi.

Merhaba...

Sadece mail'lerinizi çok beğendiğimi belirtmek için yazıyorum.

Teşekkürler, iyi çalışmalar...

Diğeri de; görsellere tıklarsanız bilginin kaynağına gidersiniz veya www.entelist.comadresine!

Bir ricamız da, eğer sıkıldıysanız, beğenmiyorsanız listemizden çıkabilirsiniz. Lütfen aşağıdaki Unsubscribe düğmesini tıklayın. Ancak bizi spam olarak işaretlemeye, yani aşağılamaya gerek yok. Lütfen unutmayınız ki okumayacaksanız, siz de bizim için yük durumundasınız; size bu mesajı sağlıklı göndermek için epey bi para ödüyoruz.

İlgi ve desteğiniz için çok teşekkürler! Yorumlarınızı ekber.and@gmail.com adresine yazabilirsiniz.